Gezinimi atla

MUYAP protesto“Bu eylemi müzik endüstrisinin çıkarlarının, toplumun ve müzisyenlerin çıkarlarıyla uyuşmadığını , endüstrinin toplumun çıkarlarına aykırı hareket ettiğini göstermek ve bir kamuoyu bilinci oluşturabilmek için yaptık.
Lütfen müzik endüstrisinin temsilcilerine inanmayalım, bize yalan söylüyorlar!”

19 Eylül 2009 tarihinde, yani bayram arifesinde MySpace ve LastFm sitelerinin erişime engellendiğini fark ettik. O sırada sık kullandığım sosyal ağ olan Friendfeed’deydim. Haber bir anda yayılmaya başladı. Önce Sansüresansür grubu viral bir gerilla eylemi organize edip haberi yaydılar, engellemeyi protesto ettiler. bu arada biraz hır da çıkmadı değil. Eş zamanlı olarak yine aynı ortamda aktif olan gruplar Netdaş ve Korsan Partisi oluşumu da sürece katıldı ve haber hızla diğer sosyal ağlarda ve blog alanında da yayıldı. Aynı hızla protesto dalgası da büyüdü. Aktivist gruplarda eylem fikirleri dolaşmaya başladı.

Bu fikirlerden biri bugün, yani 23 Eylül Çarşamba günü başladı. Eylemciler özel olarak tasarlanmış CD kapaklarını basıp kutulu CD’ler hazırlıyor ve erişim engellemeden sorumlu olan müzik yapımcıları meslek örgütü MÜ-YAP’a gönderiyorlar. İster boş bıraktıkları, isterlerse keyiflerine göre doldurdukları CD’lerle MÜ-YAP’ı “gerçek spam”e boğuyorlar! Hatta kimisi bu CD’lere John Cage’in ünlü “4.33” adlı “parçasını” yerleştirip ironinin boyutunu daha da koyultuyorlar…

Eylemciler kendilerini “internet vatandaşları” yani “netdaş”lar olarak tanımlıyorlar ve MÜ-YAP’a mesajları çok açık: “Özgür Müziğe Dokunma”!

Postayla, kuryeyle, belki elden de MÜYAP’ın kapısına yığılan CD dağının metaforik anlamı da büyük: Dijital dağıtım kanallarını, networkleri, elektronik ortamı, bir üretim, paylaşım, tüketim mekanı olarak interneti düşman belleyen, hala marketlerde CD’ler satılsın, müzisyenleri ve biz müzikseverleri sömürmeye devam etsinler isteyen bir endüstri meslek kuruluşuna, küçük ve giderek küçülen çıkarlarını korumak adına hepimizin ifade, iletişim ve paylaşım ortamı interneti kullanma hakkımıza müdahale etme cüretini gösterdiği için, bir CD dağı göndermek gerçekten müthiş ironik bir eylem!… Al sana CD!

Müzik yapımcısı ve dağıtımcısı şirketlerin oluşturduğu endüstriyi temsil eden bu meslek örgütü, bir sansür ve baskı aracı olan erişim engelleme aracını kullanarak tüm meşruiyetini kaybediyor. Aslında hayatta kalma savaşı veriyorlar. Amaçlarının “müzik emekçilerinin haklarını korumak” olduğunu söyleseler de, aslında internetle birlikte giderek küçülen kendi aracı endüstrilerinin çıkarlarını korumaya çalışıyorlar. Korudukları hakların ancak çok küçük bir kısmı “müzik emekçilerinin” payına düşüyor. Uluslararası hukuk ilkeleriyle çelişen, birey hak ve özgürlüklerine saygısız bir hukuk sistemimiz olduğu için, bu sistemin engelleme imkanından yararlanarak yasal içerik sunan, bağımsız müzisyenlerin dağıtım kanalı haline gelmiş siteleri bile engelleyerek köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. İnternet yüzünden anakronik hale geldiklerini, ömürlerini tükettiklerini, daha akıllı davranmaları gerektiğini kabullenmek istemiyor, teknolojiyle, giderek yaygınlaşan paylaşım kültürüyle ve müziğin özgürleşmesiyle savaşa girişiyorlar… Kaybedecekleri belli bir savaşa.

Müzik emekçileri onlardan kurtulduklarında hem daha çok kazanacak, hem de çok daha büyük sayıda, çok farklı coğrafyalara yayılmış nitelikli dinleyicilere ulaşacak oysa. İnternet bunu şimdiden sunuyor müzik sanatçılarına.

Netdaşlar basın duyurularında şöyle diyorlar:

“Müzik endüstrisinin bir kısmı bir kültüre karşı koymaya çalışıyor, bir kültürle savaşıyor ve onu öldürmek istiyor. Endüstrinin gelişimini kendi kısa vadeli çıkarlarına kurban eden bazı meslek organizasyonları her teknolojik yenilik sonrasında yaptıkları gibi, bu yeniliğin ardından da iktidar odağı olma güçlerini kullanarak telif haklarının kapsamını genişletmeye çalışıyorlar, başarılı da oluyorlar. Fakat bu sefer karşılarında ciddi bir muhalefet var: Koskoca bir “internet vatandaşları toplumu”, “netdaş”lar…”
“… dünya değişiyor, ekonomiler değişiyor, para kazanma yöntemleri farklılaşıyor; fakat MÜ-YAP ve benzeri kuruluşlar kendilerine çok para kazandıran, kendilerini çok güçlü hale getiren bir sistemin yıkılıyor olduğu gerçeğini kabul etmek istemiyor. Bunu yaparken “telif hakları”, “sanatçı emeği” gibi kavramları önümüze seriyorlar. Aslına bakılırsa “sanatçı emeği”ni umursadıkları yok, umursadıkları tek şey kendilerini güçlü hale getiren bu düzenin olabildiğince devam etmesini sağlamak ve müzik üzerindeki tekellerini, iktidarlarını kaybetmemek. Artık yaşam sürelerinin sonuna geldiklerinin, müzik endüstrisinin işleyiş tarzının değişmek zorunda olduğunun kendileri de farkında; fakat bu değişimi olabildiğince geciktirmenin, o arada da elde edebilecekleri kadar maddi kazanç elde etmenin peşindeler.
Biz internet vatandaşları, yani netdaşlar olarak bunun bilincindeyiz, bu nedenle MÜ-YAP’ın bu son yasaklama girişimini protesto etmek için bir eylem yaptık. Bu eylem internette şekillendirildi; netdaşların ve internet tabanlı sosyal ağların kesinlikle hafife alınmaması gerektiğini gösterdi. 23 Eylül Çarşamba günü MÜ-YAP’a anonim olarak yüzlerce “protesto CD’si” yollamaya başladık. Bu CD’ler için hazırladığımız görselde mesajımız netti: “Özgür müziğe dokunma!”.
Türkiye’nin dört bir yanından insanlar internet üzerinden bu protestoya dair bilgileri edindiler ve hala da bu CD’leri yollamaya devam ediyorlar. Bu haberi duymamış olabilirsiniz; çünkü bu eylem alternatif medyalarda çokça ses getirmiş olsa da kitle medyasına pek yansımadı.
Bu eylemi müzik endüstrisinin çıkarlarının, toplumun ve müzisyenlerin çıkarlarıyla uyuşmadığını , endüstrinin toplumun çıkarlarına aykırı hareket ettiğini göstermek ve bir kamuoyu bilinci oluşturabilmek için yaptık.
Lütfen müzik endüstrisinin temsilcilerine inanmayalım, bize yalan söylüyorlar!”
“MÜ-YAP’ı protesto etmek için bu görsellerin printer’dan çıktısını alıp boş bir CD kapağına yerleştiriyoruz ve
Mü-Yap Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği Kuloğlu Mah. Turnacıbaşı Sok. No:16 Kat:5 80070 Beyoğlu İstanbul
adresine postalıyoruz!”
Görseller: http://www.divshare.com/download/8613215-410

Destekle, katıl, gönder, özgür müziğe sahip çık!

4 Comments

  1. Merhaba…

    Bu hareketi, “Hırsızlığın meşrulaştırılmasının” bir parçası olarak görüyor ve POROTESTO ediyorum. Asıl protesto edilmesi gerekenler, üste çıkıp protesto yapınca, HAKLI olduklarını zannediyor. Telif hakları, müzik endüstrisinin SÖMÜRÜ aracı değil, bizzat o sömürüye karşı kullanılabilecek en büyük silahtır. Telif hakkını alan, ÜRETEBİLİR… Alamayan üretemez, bu kadar basit. Meslek birliği, endüstrinin, sanayinin bir parçası olamaz, Olmuşsa, o hata da düzeltilir. Böyle doğrudan doğruya, BİREYSEL haklara yönelik protestolar, yine doğrudan doğruya, İNSAN HAKLARININ ihlal edilmesi ile sonuçlanır. Sanatçının en doğal örgütlenme biçimi olan meslek birliği örgütlenmesini kimse engelleyemez, engelleyemeyecek! Sanatçıların sayısı az diye üstlerine çullanmaya kalkan bu gibi saygısız hareketler, toptan yeryüzünden silinmeye mahkumdur!

  2. Levent Bey, kanımca “telif hakları” meselesinin tarihsel ve endüstriyel yönlerini pek dikkate almıyorsunuz.

    Bildiğiniz gibi her dönem için geçerli olan işletme biçimleri ve hukuksal prosedürler vardır. Şunu da çok iyi bilirsiniz ki, insanoğlu var olduğu günden bu yana müzik üretir. Bu müzik üretimi öncelikle bir “ritüel” özelliği taşımaktayken, sonrasında anonim bir dert anlatma aracı haline gelmiştir. Rönesansa ve matbaanın icadına kadar müziğin telif hakları gibi bir meseleye tabi olmadığını biliyoruz. Hatta rönensanstan sonra, endüstri devrimine kadar da böyle bir şey söz konusu değildi.

    Telif hakları adını verdiğimiz konsept, 19. yüzyıl kapitalizminin bir ürünüdür ve müziği üretenden çok dağıtanı koruyan bir konsepttir. Bu konsept 20. yüzyılda da iyice çığırından çıktı ve artık müzisyenlerin de emeklerini çalar hale geldi.

    Müzisyenler zaten hiçbir zaman (Madonna, Michael Jackson gibi çok büyük starlar söz konusu olmadıkça) kayıtlı ürünlerinin satılmasından para kazanmadı. Müzisyenlerin ana gelir kaynağı konserler oldu. (Bunu pek çok ünlü müzisyen de defaatle dile getiriyor: Neil Young’ından, Roger McGuinn’ine kadar).

    Fakat internet devriminden önce müzisyenlerin plak şirketlerine ihtiyaçları vardı. Çünkü plak şirketleri olmadan müziklerinin tanıtımını ve dağıtımını yapmaları mümkün değildi. İnternetle beraber artık müzik üretenlerin önünde yeni bir olanak var. Herkes kendi müziğini üretip, sosyal ağlarda kendi hayran kitlesini oluşturabiliyor ve yine bunun üzerinden konserler aracılığıyla parasını kazanabiliyor. Artık dağıtım için müzik endüstrisi gibi sömüren bir aracıya ihtiyaç yok. Müzisyenler kendi izlerkitleleriyle aracısız bir şekilde buluşuyor çünkü.

    Müzik endüstrisi bu durumun farkında ve bunu önlemek için yaptıkları lobilerle her türlü kısıtlayıcı önlemi almaya çalışıyor. Tek amaçları bu yeni çağda yok olmamak. Aslen “yeryüzünden silinmeye mahkum” olanlar, müzisyenin ve dinleyicinin birebir iletişime geçmesinin çok mümkün ve rahat olduğu bir ortamda hala “aracılık” rolünü üstlenmeye çalışanlardır.

    Telif hakları bir dönemin iş gören, geçerli bir konseptiyken; artık tamamen sermaye sahiplerinin işine yarıyor. Müzisyenlerin bu durumdan çok büyük fayda sağladığını söylemek mümkün değil; aksine müzisyenleri kısıtlamaya başlayan bir konsept haline geldi bu. Zaten bu nedenle özellikle bağımsız müzisyenler internet üzerinden her türlü müzik paylaşımını da destekliyor. Bunun pek çok örneği söz konusu.

    Selamlar.

  3. Bunun yanında eklemem gerekir ki Mü-Yap, sanatçıların değil yapımcıların, prodüksiyon şirketlerinin kurduğu bir meslek birliği. Üstelik MySpace ve Last.fm’in erişimini engelleyerek kendilerine bu platformlar üzerinden izlerkitle edinen bağımsız müzisyenlerin önünü kapıyorlar. Alternatif müzik üretme ve dağıtma kanallarını engelliyorlar. Sanatçıları engelliyorlar. Bu durumda “hırsız” olan, “emek çalan” kim oluyor acaba? Bir düşünmek lazım.

    Üstelik bunu yaparak kendilerine de büyük bir kötülük yapmış oluyorlar. Müzik endüstrisine ve büyük plak şirketlerine alternatif olan müzik üretme kanalları her coğrafya için büyük önem taşır. Tüm dünyada alternatif kanallar ve anaakım arasında simbiyotik bir ilişki vardır: Alternatif müzik üretme kanalları üzerinden yeni bir müzik tarzı ya da yeni bir “yıldız adayı” oluşur, gençler bu müzik tarzını ya da yıldız adayını takip etmeye başlar. Bu yenilik eğer gençliğe gerçekten hitap edebiliyorsa, takipçi kitlesi o derecede artar. Anaakım plak şirketleri ise, bu müzik tarzını “keşfetmek” ve onu kendi bünyesine almak için kavga verir.

    Arctic Monkeys, Lily Allen gibi artık dünya yıldızı olmuş müzisyenler Youtube üzerinden keşfedildi. 1970lerde ortaya çıkan punk akımı ya da 1950 ve ‘60ların rock müziği için de aynı durum geçerliydi: Alternatif kanallardan gelişen bir gençlik kültürü ve müziği büyük plak şirketlerince para kazanılabilir hale getirildi. Bu nedenle tüm dünyada büyük plak şirketleri bilir ki; alternatif kanallar, bağımsız müzisyenler ve bağımsız plak şirketleri olmadan endüstrileşmiş müziğin yaşaması mümkün değildir.

    Ne yazık ki Türkiye’de müzik endüstrisi bu gerçeği görmezden geliyor. MySpace ve Last.fm gibi Türkiyeli müzisyenlerin de çokça faydalandığı alternatif müzik dağıtma kanalları üzerinde baskı yapıyor. Endüstriyi elinde tutan plak şirketleri bunu yapmak yerine bu alternatif kanallar üzerinden ciddi bir A&R çalışmasına girseler ne kadar kazançlı çıkacaklarının farkında değiller. Sanki ellerinde “bir ülkenin müzik üretimini daraltmak ve kurutmak için yapılması gerekenler” listesi var ve bunu uyguluyorlar.

  4. neden büyük video siteleri kapanmıyorda hep küçükler kapatılıyor ikiside aynı işi yapıyor ama birinin pahalı avukatları var diğerinin yk bu ülkede nekadar ugrasırsan ugras üstünlerin hukuku hep üstündür. adam video sitesi yapmıs videoyu baska siteden alıyor sen gıdıp onu kapatıyon yaw vıdeonun bulundugu sitenin adresinin sadece o sayfasını neden engelemıyosunda vıdeoyu paylasan baska siteyi kapatıyosun.

    hem bunlar zırvalıgın danıskası muzık sırketlerın fılm sırketlerının kazandıkları parayının azalmasını ıstememesi eskiden insanlar kitabı elıyle yazıyordu sonradan matba cıktı dedımı elde yazanlar meslegımızı elımızden aldın yk muzık yapan konserden dıger yerden kazanacak parasını fılam yapan sınemadan reklamlardan eee zaten ınt paylasıldıgı zaman reklamı yapılmıs oluyo o sanatcı için bir nevi

    YETER ARTIK SANSURDE İKİ YÜZLÜLÜKTEN KAPATACAKSAN AYRIM YAPMA.!………………


Yorum bırakın